Önyargılar HIV ile yaşayan bireylerin tanı ve tedaviye ulaşmasını zorlaştırıyor | Sağlık Haberleri
Tedaviyle normal bir yaşam mümkünken, HIV pozitif bireyler yanlış bilgiler ve toplumsal önyargılar nedeniyle hayattan soyutlanıyor. Stigma, hastalıkla mücadelede en büyük engellerden biri... Prof. Dr. Akhan, erken tanı ve tedaviyle HIV ile yaşayan bireylerin sağlıklı bir hayat sürdürebilmesinin mümkün olduğunu söyleyerek, "Önyargılar yüzünden insanlar gereksiz bir mutsuzluk yaşıyor. HIV, ölümcül değil. Takip ve tedavisi olan bir hastalık. Bu nedenle bireylerin toplum dışına itilmemeleri gerekir" dedi.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) verilerine göre, dünya genelinde 39.9 milyon kişi HIV ile yaşıyor. Türkiye’de ise resmi rakamlara göre HIV ile yaşayan kişi sayısı yaklaşık 40 bin civarında. Bu veriler, HIV enfeksiyonunun hala küresel bir sağlık sorunu olduğunu ve farkındalığın artırılması gerektiğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Kocaeli Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Sıla Akhan, henüz HIV tanısı almamış kişiler nedeniyle bu sayıların gerçek enfekte bireyleri tam olarak yansıtmadığını ifade ederek, "Türkiye’de HIV vakalarında inanılmaz derecede artış var" dedi. Prof. Dr. Akhan, HIV'in kronik bir RNA virüsü olduğunu ve erken tanının, enfeksiyonun seyri açısından kritik önem taşıdığını vurguladı. REKLAM Prof. Dr. Sıla Akhan HASTALIK 10 YIL SİNSİCE İLERLEYEBİLİYOR Türkiye'de HIV ilk kez 1985 yılında teşhis edildi. Prof. Dr. Akhan, o dönemde sadece bir tane ilaç olduğunu belirterek, sınırlı ilaç sebebiyle hastaların büyük çoğunluğunu kaybettiklerini söyledi. Akhan, günümüzde ise tedavinin büyük ölçüde geliştiğini belirterek şu bilgileri verdi: "Artık erken tanı ve düzenli tedaviyle HIV ile yaşayan bireyler normal ömürlerini yaşayabiliyorlar. Ancak hastalığın sinsi bir dönemi var. 10 yıl kadar vücut virüsü tolere edebiliyor ve kişinin şikayetleri olmuyor, normal bir şekilde hayatını sürdürüyor ama 10 yıldan sonra artık vücut bu döngüyü tolere edemez hale geliyor ve normalde enfekte etmeyecek olan etkenler o kişiyi enfekte edecek hale geliyor. Biz de hastalığa ya son devrede ya da hemen en başında tanı koyabiliyoruz. Ancak HIV’de erken tanı diğer pek çok hastalıkta olduğu gibi hayati önem taşıyor" ifadelerini kullandı. "ÇOCUKLARDA HIV GÖRÜLMESİ SIRA DIŞI" Çocukluk dönemi HIV vakalarında da artış görülüyor. Çocukların bu dönemde enfekte olmasının tamamen sıra dışı olduğunu kaydeden Prof. Dr. Akhan, "Eskiden HIV enfeksiyonu olan bir kadının, virüsü çocuğuna bulaştırmaması söz konusu değildi. Ancak şu an kullanılan ilaçlarla HIV'i çocuğuna bulaştırmaması gerekiyor; çünkü elimizde her türlü ilaç var. HIV pozitif kişiler sağlıklı çocuk sahibi olabilirler. Virüs kan ve kan ürünleri ile cinsel temasla da bulaşıyor. Dolayısıyla çocuğun isteği dışında bir istismar olabilir. Bu konulara çok dikkatli yaklaşmak gerekir, tüm bunların engellenmesi gerekir" dedi. COVID-19 PANDEMİSİ TANI ALMAYI ENGELLEDİ COVID-19 pandemisinin HIV tanısı üzerindeki etkisine değinen Dr. Akhan, pandemide sağlık hizmetlerine erişimin kısıtlanmasının tanı oranlarını olumsuz etkilediğini ifade etti. REKLAM 20'Lİ YAŞLARDAKİ GENÇLER RİSK ALTINDA Son yıllarda HIV enfeksiyonunun daha çok genç yaş grubunda görüldüğünü belirten Akhan, bu durumun farkındalık eksikliğinden kaynaklandığını söyledi: "20’li yaşlardaki gençlerin HIV ile enfekte olmaları, koruyucu önlemlerin yeterince anlatılamadığını gösteriyor. HIV’den korunma oldukça basit ve etkili. Ancak bu bilgilerin daha etkili bir şekilde yaygınlaştırılması gerekiyor.” HIV ile ilgili en büyük sorunlardan birinin toplumsal stigma olduğunu vurgulayan Dr. Akhan, bu durumun bireylerin hayatlarını zorlaştırdığını söyledi: “HIV pozitif bireyler, iş hayatında, özel ilişkilerinde ve sosyal çevrelerinde ciddi bir ayrımcılıkla karşılaşıyorlar. Halbuki HIV, diyabet veya hipertansiyon gibi kronik bir hastalık. Tedaviyle virüs baskılandığında bulaşıcılığı da ortadan kalkıyor." "ÖNYARGILAR YÜZÜNDEN İNSANLAR GEREKSİZ BİR MUTSUZLUK YAŞIYOR" Dr. Akhan, HIV ile yaşayan bireylerin sağlıklı bir hayat sürdürebilmesi için erken tanı ve tedaviye erişimin önemine dikkat çekti: “HIV’li bireylerin normal bir aile sahibi olma, çocuk sahibi olma, bir partner sahibi olma kısımlarıyla ilgili sıkıntı yaşamamaları gerekiyor. Bu kişiler belki de en güvenilir partnerler; çünkü HIV RNA’ları takip ediliyor ve ilaçlarını sürekli kullanan bir kişinin HIV'i bulaştırma ihtimali yok. O yüzden yanlış bilinenler, kişilerin hayatlarını zorlaştırıyor. Onları sosyal aktivitelerden ya da gerçeği söyleme özgürlüğünden alıkoyuyor. Bu da insanları baştan korkutuyor. Önyargılar yüzünden insanlar gereksiz bir mutsuzluk yaşıyor ve tanı-tedavi süreçlerinde sorunlar yaşıyor. HIV, ölümcül değil, takip ve tedavisi olan bir hastalık. Bu nedenle bireylerin toplum dışına itilmemeleri gerekir."